Essays
Yapay Zekâ Çağında Tech Worker -> Tech Slave Evrimi
Yapay zekâ çağında teknoloji çalışanı olmak artık bir ayrıcalık değil; sistemin kolayca dışlayabildiği, sömürebildiği bir pozisyona dönüştü. Büyük şirketler daha az çalışanla daha fazla iş yapabiliyor, işten çıkarmalar sıradanlaştı. Startuplar ise büyük veri, sermaye ve güçlü donanım eksikliğiyle rekabet edemiyor.
Yapay zekâ, ekonomik adaletsizliğin ve tekelleşmenin aracı haline geldi. Yenilik üretme yeteneği yalnızca büyük sermayeye kaldı. Sonuç olarak:
"Sisteme karşı değil, sistemin içindesin — ama sistem seni ezmeye programlanmış."
Güzellik Kimin İçin?
Güzellik… Yüzyıllardır tartışılan, tanımı sürekli değişen, ama her dönem bir şekilde kadının varoluşunun merkezine yerleştirilen bir kavram. Modern çağda ise bu kavram artık sadece bir tercih değil; çoğu kadın için bir zorunluluk, bir "standart". Peki gerçekten neden makyaj yapıyoruz? Neden estetik müdahalelere yöneliyoruz? Neden çıplak yüzümüzle bir Zoom toplantısına katılmakta bile tereddüt ediyoruz?
Bu yazı, güzellik algısının nasıl şekillendirildiğini, medya ve toplumun bu algıya nasıl yön verdiğini ve kadınların bu süreçte nasıl sistematik bir baskıya maruz kaldığını sorguluyor.
1. Güzellik Bir Seçim mi, Zorunluluk mu?
Toplumda sıklıkla "makyaj yapıyorsan kendi isteğinle yapıyorsundur" gibi bir savunma duyulur. Ancak bu, bireysel tercih ile sistemsel baskı arasındaki farkı görmezden gelir. Bir kadın işe giderken makyaj yapmazsa "bakımsız", sosyal medyada filtresiz bir fotoğraf paylaşırsa "yorgun", "yaşlı" ya da "ilgisiz" olarak etiketlenir. Bu durumda, "özgürce" makyaj yapmak ne kadar mümkün?
2. Medya ve Reklamlar: Pazarlanan Kadın İmgesi
Televizyon reklamlarında, Instagram'da, dizilerde, dergilerde genellikle karşımıza çıkan kadınlar belli kalıplara sahiptir: pürüzsüz ten, ince vücut, dolgun dudaklar, uzun kirpikler… Bu, bilinçaltımıza "ideal kadın" görüntüsü olarak yerleşir. Reklamlar bu standartları yaratır ve sonra çözüm olarak makyaj malzemelerini, zayıflama çaylarını, estetik operasyonları sunar. Kadın hem idealize edilir hem de o ideale ulaşmak için para harcamaya yönlendirilir.
3. Güzellik Endüstrisinin Görünmeyen Yüzü
Kozmetik ve estetik sektörü, kadınların bedenlerinden memnun olmamaları üzerine milyarlar kazanıyor. "Kusur" olarak tanımlanan noktalar, aslında pazarlama stratejilerinin ürünüdür. Büyük bir kozmetik markasının önce "göz altı torbaları"nı sorun haline getirip sonra da buna çözüm ürünler çıkarması bunun en bariz örneklerindendir.
Güzellik endüstrisi önce "sorun" yaratır, sonra "çözüm" satar.
4. Makyaj Yapmak = Çirkinlikten Kurtulmak mı?
Kimse doğuştan "çirkin" değildir. Ancak sürekli filtreli, makyajlı yüzler görmeye alışmak; doğallığı değersiz, ham haliyle görünmeyi "eksik" kılar. Oysa güzellik farklılıkta ve çeşitlilikte yatar. Herkesin aynı yüze sahip olması, aslında bireyselliği bastıran bir baskı biçimidir.
5. Erkekler Neden Bu Baskıyı Daha Az Hissediyor?
Toplumda erkeğin değeri genellikle bilgiye, başarıya ya da güce bağlanırken, kadının değeri büyük oranda dış görünüşüyle ilişkilendirilir. Kadınlara "kendine bakmak" adı altında makyaj, bakım, estetik dayatılırken; erkekler "doğal" olmakla yüceltilir. Bu eşitsizlik, görünmeyen bir cinsiyet ayrımcılığı biçimidir.
Sonuç: Güzelliği Geri Almak
Güzellik bir zorunluluk olmamalı. Herkesin makyaj yapma, yapmama; estetik yaptırma, yaptırmama hakkı olmalı. Ama bu hak, baskıdan, dayatmadan, reklamların sinsiliğinden arındırılmış şekilde var olmalı.
Kadınlar artık sormalı: Bu benim tercihim mi, yoksa öğretilmiş bir zorunluluk mu?
Çağrı: Aynadaki Yüzünle Barış
Filtreli değil, gerçek yüzünü sev. Makyajı bir sanat olarak seviyorsan yap, ama sırf "bakımlı görünmek" için değil. Güzellik çok yüzlü, çok renkli ve kişisel bir şey. Başkasının kurguladığı standartlara değil, kendi özgür hislerine kulak ver.
İki Teker Üzerinde Yaşam
İki tekerlekli araçlar hayatımda hep ayrı bir yerde durdu. Rüzgarı yüzümde hissetmek, sessizce ilerlemek, şehirden ya da kalabalıktan uzaklaşıp biraz kendi içime dönmek… Bu hissi hem bisikletle hem de motosikletle yaşıyorum. Ama artık sadece keyiften ibaret değil bu yolculuklar. Zamanla içinde korku, tedirginlik, hatta çaresizlik de barındırmaya başladı.
Başta Sadece Yol Vardı
Bisiklet sürmek bir tür özgürlük. Bazen bir ulaşım aracı, bazen bir terapi yöntemi. Motosiklet de öyle; özgürlüğü daha hızlı, daha güçlü hissettiren bir versiyonu sanki. Ama bir noktadan sonra, yolların kendisi özgürlük değil, stres kaynağı haline geldi. Çünkü trafikte kurallar yazılı, evet, ama uygulamada herkes kendi hikâyesini yaşıyor.
Trafikte Herkes Biraz Deli Dumrul
Gözlemim şu: Şehirde mükemmel bir kaos var. Herkesin acelesi var ama kimsenin kimseye tahammülü yok. Sinyal vermek, yol hakkı tanımak, bisiklet yoluna saygı göstermek… Bunlar artık sanki "olursa olur" gibi algılanıyor. Oysa yollar hepimizin. Fakat böyle bir ortamda kendini güvende hissetmek neredeyse imkânsız hale geliyor.
Bir noktadan sonra insan ister istemez içten içe sormaya başlıyor: "Bugün de sağ salim dönecek miyim?" Belki dramatik geliyor bu soru ama sokakta olan, iki teker üstünde ilerleyen herkes en az bir kere bunu düşünmüştür. Çünkü insanlar öfkeli, kırgın, sabırsız. Ve bu ruh hali direksiyon başına da yansıyor.
Birbirimizi Görsek Yeter Aslında
Sorun sistematik, evet. Ama bireysel farkındalık da hiç küçümsenecek bir şey değil. Başkasının alanına saygı duymak, en azından bir anlık dikkatsizliğin nelere yol açabileceğini fark etmek bile çok şey değiştirir. Çünkü trafikte hepimiz birer potansiyel tehlikeyiz — ama aynı zamanda birbirimizi koruyabilecek olan da biziz.
Düzelecek miyiz? Belki çok iyimser değilim bu konuda. Ama en azından biraz azalsa bu kaos, biraz daha dikkatli olsak, fena mı olur?
Son Birkaç Kelime
İki teker üstünde olmak benim için sadece bir tercih değil; bir his, bir duruş, bir alışkanlık. Zor olsa da hâlâ seviyorum. Umarım biraz daha anlayış, biraz daha dikkat hepimize iyi gelir.
Zuckerberg'in İtirafları (?): Dijital Dünyada Neler Oluyor?
Mark Zuckerberg geçenlerde Lex Fridman'ın podcastine çıktı ve bir şeyler söyledi. En dikkat çekeni şu: WhatsApp'ın o meşhur "uçtan uca şifreleme" meselesi.. Hükümetler ve CIA falan mesajları okuyabiliyor. Bilmediğimiz bir şey miydi? Zannetmiyorum, pek şaşırmadık.
COVID zamanında da benzer durumlar yaşanmış. Aşıların yan etkilerinden bahseden insanların gönderilerini silmişler. Tabi "toplum sağlığı için" diye. Ama düşünsenize, farklı görüşler sadece böyle susturuldu. Biden yönetimi de Facebook'a baskı yapmış içerikleri sansürlemek için. Yani bu platformlar hiç de tarafsız değil, politik güçlerle çalışıyorlar. Bunu da biliyorduk aslında ama böyle açık söylenir mi hiç?
Bir de şu Linux meselesi var. Facebook, Linux gibi açık kaynak projeler hakkındaki paylaşımları "güvenlik tehdidi" diye kaldırıyor. Komik değil mi? Herkesin kodunu görebildiği, denetleyebildiği sistemler tehlikeli ama kimsenin ne yaptığını bilmediği kapalı yazılımlar güvenli. Aslında mantıklı (!). Kaynak: Notebookcheck.net
Şimdi her şey algoritmaların, hükümetlerin, şirketlerin kontrolünde. İnsan biraz hayal kırıklığına uğruyor açıkçası. Neyse, en azından Zuckerberg dürüst (?) davrandı bu sefer. Belki bundan sonra ne ile karşı karşıya olduğumuzu daha iyi anlarız.
WhatsApp Paradoksu: Neden Hâlâ Oradayız?
Her ülke uygulamaları yasakladıkça, insanlar daha çok WhatsApp'a koşuyor. TikTok yasak olsun, Telegram kısıtlansın, ne olursa olsun sonunda herkes aynı yerde buluşuyor: WhatsApp'ta. Sanki tek seçenek buymuş gibi.
Kimse "neden WhatsApp kullanıyorum?" diye sormuyor kendine. Sanki telefona fabrikadan yüklenmiş, silinmez bir uygulama. Halbuki dünya kadar alternatif var: Signal, Telegram, Element, hatta SMS…
Hatırlıyor musunuz 2021'deki sözleşme krizini? WhatsApp yeni kullanım şartlarını kabul ettirmek istediğinde herkes ayağa kalktı. "Veri gizliliğimiz tehlikede!" diye. Milyonlarca kişi Signal'e, Telegram'a geçti. Sosyal medyada büyük bir protesto vardı bu durum ile ilgili. Sonra ne oldu? Sessizce geri döndüler. Neden? Çünkü "arkadaşlarım orada", "iş grupları orada", "alışmışım artık" …
İşte asıl mesele bu: Bizde gerçek bir dijital duruş yok. Prensibimiz yok. Bazen düşünüyorum, belki de bu bir türlü konfor bağımlılığı. Yeni bir uygulama öğrenmek, arkadaşları ikna etmek, alışkanlıkları değiştirmek… Hepsi çaba gerektiriyor.
Peki ya sen; WhatsApp'ı neden kullandığını hiç düşündün mü? "Herkes orada" demek yerine, bir kere ciddi ciddi sordun mu kendine? Yoksa sen de o rahat koltukta oturanlardan mısın?
Feminizm ve Kırmızı Hap
Feminizm ve kırmızı hap hareketi, başlangıçta eşitlik talebiyle ortaya çıkmış sosyal hareketlerdir. Feminizm, kadınların sosyal, ekonomik ve politik alanda eşit haklara sahip olmasını savunurken; kırmızı hap hareketi erkeklerin toplumsal mağduriyetine dikkat çekmiş, erkek haklarının tanınmasını istemiştir. Ancak ne yazık ki, her iki hareket de zamanla kendi öz amaçlarından uzaklaşmış ve karşı cinsiyeti üstün konuma yerleştiren ideolojilere dönüşmüştür.
Feminizm, başlangıçtaki eşitlik ve adalet hedefinden saparak kadınları üstün konuma çıkaran, erkekleri ise sistematik olarak sorumlu ve baskıcı gösteren bir söyleme bürünmüştür. Bu durum, toplumsal cinsiyet eşitliği mücadelesini kutuplaştırmış ve erkeklere karşı bir öfke üretmiştir.
Kırmızı hap hareketi ise erkeklerin mağduriyetini vurgularken, çoğunlukla kadınları ve feminist hareketi suçlayıcı, aşağılayıcı bir pozisyon almış; erkekleri üstün ve "gerçekleri gören" taraf olarak konumlandırmıştır. Bu da karşı cinsiyete karşı düşmanlık ve kutuplaşmayı artırmıştır.
Sonuç olarak, her iki hareket de eşitlik idealiyle yola çıkmasına rağmen, kendi içlerinde karşı cinsiyeti aşağılayan, üstünlük kurmaya çalışan ideolojilere dönüşmüş; bu da toplumsal cinsiyet mücadelelerini bir çatışma arenasına çevirmiştir. Feminizm ve kırmızı hap arasındaki sert mücadele, aslında birbirlerinin aynasıdır: Her ikisi de amacından kopmuş, ötekileştirmeyle beslenen üstünlük savaşlarıdır.
Toplumsal cinsiyet eşitliği ancak karşı cinsiyete saygı ve eşit değer verme temelinde mümkün olabilir. Feminizm ve kırmızı hap hareketlerinin içindeki üstünlük iddialarını bırakmadığı sürece bu diyalog ve anlayış mümkün görünmemektedir.
The Evolution of Hacking Culture
When we talk about hacking today, it's often associated with cybercrime and security breaches. But the original hacker culture was built on entirely different principles:
The Original Spirit
The early hackers were driven by curiosity, creativity, and the desire to understand systems deeply. They believed in:
- Free access to information
- Decentralization of power
- Judging by capability, not credentials
- Creating art and beauty with code
The Modern Reality
Today's landscape is more complex. We're dealing with:
- State-sponsored cyber operations
- Profit-driven criminal enterprises
- Hacktivism and digital protests
- Security research and bug bounties
But beneath all these layers, the core hacker mindset remains the same: understanding systems so thoroughly that you can make them do things nobody thought possible.
Snowden Belgeleri; Gerçekten Ne Kadar Güvendeyiz?
2013'te Edward Snowden'ın sızdırdığı NSA belgeleri, küresel gözetim dünyasına dair önemli sırları gün yüzüne çıkardı. Aradan geçen yıllara rağmen, yeni dökümanlar geldikçe bu sızıntıların önemi artıyor. Son yayınlanan belgeler özellikle NSA'nın kriptografiyle ve anonim iletişimle nasıl başa çıktığına dair yeni ipuçları veriyor.
NSA TOR Kullanıcılarını De-Anonimize Edemiyor mu?
Belgelere göre NSA, TOR (The Onion Router) kullanıcılarını tespit etmekte şaşırtıcı şekilde başarısız. TOR, aslında küresel düzeyde bağlantı gözetlemesi yapan bir aktöre karşı dayanıklı olmak için özel olarak tasarlanmamıştı. Bu nedenle, güvenlik topluluğu içinde TOR'un NSA'ya karşı dayanıklı olamayacağı düşünülüyordu.
Ancak belgeler gösteriyor ki NSA, TOR kullanıcılarının kimliğini belirlemeye yönelik sadece bazı temel "traffic confirmation" saldırılarını test etmiş. Üstelik bu saldırı teknikleri oldukça "naif" seviyede. Güvenlik araştırmacıları tarafından bilinen ve geliştirilen daha sofistike yöntemlerle kıyaslandığında, NSA'nın denemeleri ilkel kalıyor.
SSL/TLS ve IPSEC: Kırıldı mı?
NSA'nın SSL/TLS ve IPSEC gibi yaygın şifreleme protokollerine saldırdığı uzun süredir biliniyordu. Yeni belgeler bu konuda çok fazla yeni teknik bilgi sunmasa da, bazı şeyleri doğruluyor:
- NSA, dünya çapında veri topluyor ve bu veriler arasında şifreli trafiği de analiz ediyor.
- Şifreli trafiğin çözülmesi için kullanılan en etkili yöntem: özel anahtarları ele geçirmek.
- Bu anahtarlar, çeşitli yollarla elde ediliyor olabilir: içeriden çalışanlar, yazılım açıkları, veya zayıf anahtar yönetimi.
Açık Kaynak Kazandırıyor mu?
Belgelerde adı geçen bazı sistemler —TrueCrypt, PGP/GPG, RedPhone (ZRTP), OTR gibi açık kaynaklı araçlar— NSA'nın deşifre etmekte zorlandığı teknolojiler arasında yer alıyor. Bu araçların ortak noktaları:
- Tamamen açık kaynaklı olmaları
- Araştırmacılar tarafından düzenli denetlenmeleri
- Uçtan uca çalışmaları (yani sunucuya güven gerektirmemeleri)
Sonuç
Snowden belgeleri bize yalnızca NSA'nın neler yaptığına dair bilgi vermiyor, aynı zamanda dijital güvenlikte neyin işe yarayıp neyin yaramadığını anlamamıza yardımcı oluyor. Gizliliğimizi korumak istiyorsak, güvenli yazılım kullanımı, açık kaynaklı araçlara yönelme ve temel güvenlik bilgilerini edinmek artık bir seçenek değil, zorunluluk.
Anahtar Kimin Elinde?
Gizem ve merak, insanları en iyi hallerine ulaştırmak için kullanılan iki mükemmel anahtardır. Biri kapıyı aralarken, öbürü kapının arkasından tutar. Eğer kapının iki tarafına da hâkimsen, insanların iç kapılarını da kontrol edebilirsin. Onlara anahtarı ver ve yollarını aydınlatsınlar.
Gerçek ile gerçeklik arasında sürüp giden hayat, bilinmezin getirdiği ahenk ve samimiyetin bize yaklaşımıdır. Bu yaklaşımla insanları anlamak ve onlara değer vermek, en güçlü bağları oluşturur. Yönlendirmeniz ile insanlar kendi potansiyellerinin farkına varır ve kendilerini kusursuz bir evrenin içinde bulacaklardır.
İnsan yaratıcıdan bahşedilen bir ruh taşır. Eğer onlara atfettiğiniz güç tanrı boyutuna ulaşırsa, kontrolsüz bir egonun getirdiği açıklığa düşerler. Böylece onların kontrol mekanizmasını ele alabilir, yönlendirebilir, hatta köle edebilirsiniz.
Sınır çizgisini bilmek, gerçek güçtür.
Planın İçindeki Plansızlık
Ne yaparsak yapalım, olayların asıl sebeplerini tam olarak bilemeyiz. Çünkü hiçbir şeyin mutlak kontrolüne sahip değiliz. İnsan aklı, sınırlı bir idrak kapasitesine sahiptir. Buna rağmen sonsuz anlam arayışlarına gireriz. Bu da aslında ne kadar sınırlı ve çaresiz olduğumuzu unutturuyor bize.
Hayatta çoğu zaman, bir plan yapıyor gibi hissederiz. Ama gerçekte, çoğu plan biz ilerledikçe karşımıza çıkar. Biz planlamasak da, o ânlar yaşanır. Bulunduğumuz ân da bu durumun bir yansımasıdır: Biz farkında olmasak da birçok şey, bizim kontrolümüz dışında gelişir.
Yaşadığımız olaylar; ister tercih ettiğimiz, ister etmediğimiz şeyler olsun, bir akışın parçasıdır. Biz sadece bu akışta kararlar veririz. Ancak bu kararlar bile, içinde bulunduğumuz şartlar ve daha önce verilmiş kararların bir sonucu olarak şekillenir.
Gelecekte olabilecek her durum, şu ân verdiğimiz kararların üzerine kurulu olsa da, o gelecekte var olacak şey bizim kontrolümüzde değil.
Bir Gün
Kod Yazmak, Karar Vermekten Daha Önemli
Yeni başlayanlara bir not
Programlamaya yeni başlamak heyecan verici ama bir o kadar da kafa karıştırıcı. Hangi dili öğrenmeliyim? Hangi IDE daha iyi? Mac mi, Windows mu? Bu gibi sorulara takılıp kalmak çok kolay. Ama günün sonunda bu soruların hiçbiri, seni bir yazılımcı yapmaz.
Yazılımcı olmak için en çok ihtiyacın olan şey: Kod yazmak. Ne kadar araştırma yaparsan yap, ne kadar video izlersen izle, ne kadar doğru kararı vermeye çalışırsan çalış… Oturup kod yazmadıkça bir yere varamıyorsun.
Bir dil seç, bir konu belirle ve başla. Node.js mi ilgini çekiyor? Harika. Başla. En iyi değilse bile, fark etmez. Öğrenme sürecinde asıl farkı yaratan şey, ne öğrendiğin değil, nasıl çalıştığın.
Sürekli dikkat dağıtıcılarla çevriliyiz. Sosyal medya, tartışma forumları, "şu framework daha iyiymiş" diyen videolar… Bunların çoğu sadece birer oyalama. Gerçek ilerleme, sessizce ekranın başına geçip kod yazarken geliyor.
Bu süreç kolay değil. Bazen hata ayıklamak saatler sürecek. Bazen "yapamıyorum" diyeceksin. Ama bu anlar, yazılımcı kimliğinin oluştuğu anlar. Çünkü yazılım, deneme-yanılma ile öğrenilir: İşe yaramayan şeyler yapmadan, işe yarayan bir şey yapamazsın.
Zamanla sadece programlama değil, odaklanma, sabır, iletişim ve problem çözme gibi birçok beceri de gelişiyor. Yazılım sadece koddan ibaret değil; kendini geliştirmekle ilgili bir süreç aslında.
Yeni başlıyorsan, sana tek bir tavsiyem var: Kod yaz. Kötü olsun, eksik olsun, hatalı olsun. Ama senin olsun.
Bugün beceremediğin şey, yarın sıradanlaşacak. Yeter ki denemeye devam et.
Kim Hacker Olmak İster?
İnternet, insanlık tarihinin en büyük bilgi kaynaklarından biri haline gelirken, aynı zamanda suistimale en açık mecralardan biri olmaya da devam ediyor. Özellikle teknolojiye ilgi duyan, ama bilgi ve etik sınırları ayırt edemeyen bazı kişiler, siber suç dünyasında kendilerine yer edinmeye çalışıyor. Bu kişiler; hack grupları, dolandırıcılık ağları ve dark web forumları gibi ortamlarda faaliyet gösteriyorlar.
Genellikle piyasada kötü niyetli hacker (?) olarak tanınan bu bireyler, darkweb üzerinde ücretsiz hostingleri kullanarak sahte siteler kuruyorlar. Bu sitelerde kendilerini "profesyonel hacker" olarak tanıtıp, para karşılığı Instagram hesapları çaldıklarını, web siteleri hacklediklerini ya da DDoS saldırı hizmeti sunduklarını iddia ediyorlar. Ancak bu sitelerin çoğu, aslında tamamen dolandırıcılık ve bilgi toplama amacıyla kurulmuş phishing (oltalama) tuzaklarıdır.
Mağdurlar genellikle kripto para birimleriyle ödeme yapar. Çünkü bu ödeme yöntemi, izlenmesi zor ve geri dönüşü neredeyse imkânsızdır (en azından mağdur kişi için). Parayı gönderen kişi hizmet alamadığı gibi, kişisel bilgileri de bu ağlar üzerinden toplanmaya başlanır: IP adresleri, sosyal medya profilleri, hatta ev adreslerine kadar pek çok bilgi saldırganların eline geçer. Bu da mağdurun ikinci kez dolandırılması ya da tehdit edilmesiyle sonuçlanabilir.
Benzer şekilde, Telegram ve Discord gibi popüler platformlarda kurulan bazı gruplar da dikkat çekiyor. Bu gruplarda sahte kimliklerle insanlara hacker eğitimi verdiklerini söyleyen kişiler, aslında kart bilgisi çalma, banka dolandırıcılığı veya sahte alışveriş siteleri kurma gibi yasa dışı faaliyetlere teşvik ediyorlar. Özellikle gençler, bu ortamlarda hem dolandırıcıların aracı haline geliyor hem de suç işlemeye yönlendiriliyor.
Bir başka yaygın yöntem ise zararlı yazılımlar üzerinden gerçekleşiyor. Kullanıcılara bedava oyun, program ya da crack dosyası adı altında verilen dosyalar aslında keylogger gibi kötü amaçlı yazılımlar içeriyor. Bu yazılımlar sayesinde saldırganlar, klavyeden yazılan her şeyi görebiliyor ve sosyal medya hesaplarından kripto cüzdanlara kadar her şeye ulaşabiliyorlar.
Sonuç olarak, dijital dünyanın görünmeyen yüzünde organize bir şekilde işleyen, büyük ölçüde yasa dışı faaliyetler barındıran yapılar mevcut. Bu yapılar yalnızca maddi değil, psikolojik olarak da büyük zararlar veriyor. İnternet kullanıcılarının, özellikle de genç bireylerin; kolay para kazanma vaadine, teknik meraka ya da basit bir hizmet satın alma isteğine kapılıp bu tür ağlara düşmemesi için ciddi bir farkındalık çalışmasına ihtiyaç var.
Unutmayın: Gerçek bilgi ve beceri, etik sınırlar içinde geliştirilen bir yetenektir. Kısa yoldan ilerlemek, çoğu zaman uzun vadeli zarar getirir.
Shades of Hats and the Hacker Ethic
I've had my good share of Hats. Black, white or sometimes a blackish shade of grey. The darker it gets, the more fun you have. ~MakMan
It reminded me of The Hacker Attitude, as articulated by Eric S. Raymond in How to Become a Hacker. He lays out five core principles, each one a cornerstone of a mindset I've admired, tried to emulate, and sometimes wrestled with:
The world is full of fascinating problems waiting to be solved. This is the essence of the itch. We don't walk past broken things—we poke, prod, fix, reinvent. It's not about rebellion, it's about refusal to accept the default.
No problem should ever have to be solved twice. Efficiency is the highest respect you can show another hacker. Write it once, write it well, and let others build on your shoulders.
Boredom and drudgery are evil. If you find yourself repeating the same action twice, script it. The most elegant code often comes from the most impatient minds.
Freedom is good. Not just open-source, but open inquiry. The freedom to tinker, to learn, to take apart and understand—these are not just rights, they're requirements for progress.
Attitude is no substitute for competence. Swagger means nothing without skill. True hackers don't just posture; they produce. They build. They show their worth in lines of elegant logic.
Hats are symbols. We wear them as we navigate systems, exploit inefficiencies, protect data, build cool stuff, or simply understand how things work. But the color of the hat is less important than the curiosity under it. The best ones—the most fun ones—are worn not out of malice, but out of a need to know.
Quick Thoughts
Ideas & Projects
💡 Fikir: "Give-Me-Info"
Amaç: İnsanların öğrendikleri küçük ama değerli bilgileri paylaştığı, gereksiz içerikten arındırılmış bir bilgi akışı ortamı oluşturmak. Her birey bu alandan yeni bir şey öğrenerek ayrılmalı.
Nasıl Gerçekleşir?
- Kısa, öz ve öğretici içerikler paylaşılır.
- Her içerik belli bir formatta olur (örneğin: "Did you know?", "Fun fact:", "Tip/Info:").
- Konular: Bilim, tarih, teknoloji, psikoloji, kişisel gelişim vb.
- Moderatörler, içeriklerin doğruluğunu ve kalitesini denetler.
- Her paylaşımın altında yorum ve tartışma alanı olur.
- Katılım örnek paylaşımlar, ödüller ve hatırlatmalarla teşvik edilir.
💡 Fikir: "Değiştir-Geliştir"
Amaç: Bilişimle ilgilenen bireylerin yalnızca teknik yetkinliklerine değil; tarih, kültür ve düşünsel zenginliğe de yatırım yaparak çok yönlü gelişmelerini teşvik etmek. Hedef, daha yaratıcı, sorgulayan ve vizyon sahibi bir topluluk oluşturmak.
Nasıl Gerçekleşir?
- Tarihe yön veren figürler, olaylar ve teknolojik kırılma noktaları gündeme getirilir.
- Örneğin, Alan Turing gibi isimler üzerinden içerikler ve sorular paylaşılır.
- Katılımcılar yalnızca bilgi edinmekle kalmaz, aynı zamanda tartışır, analiz eder ve kendi bakış açılarını geliştirir.
- Böylece teknik uzmanlık; düşünsel derinlik, tarihsel bilinç ve kültürel farkındalıkla birleşir.
💡 Fikir: "All-in-One Roadmap"
Amaç: Yazılıma yeni başlayan ya da yönünü belirlemeye çalışan kişiler için temel sorulara rehberlik eden, karmaşayı azaltan ve güvenilir kaynakları bir araya toplayan kapsamlı bir yol haritası sunmak. Hedef, bilgi kirliliğini önleyerek kullanıcıların adım adım ilerleyebileceği sade ve yönlendirici bir yapı oluşturmak.
Nasıl Gerçekleşir?
- Sıkça sorulan sorular kategorilere ayrılarak yanıtlanır (örneğin: nereden başlamalıyım, hangi dili seçmeliyim, hangi alan ne vaat ediyor?).
- 'roadmap.sh' tarzında, görsel odaklı, etkileşimli bir rehber hazırlanır.
- İçerikler ihtiyaç seviyesine göre yapılandırılır: temel, orta, ileri düzey.
- Kullanıcılar ilgilerine göre alan seçip, ona özel öneri ve kaynaklara yönlendirilir.
- Topluluk katkısıyla rehberler güncel tutulur, pratik ipuçları ve kaynaklar eklenir.
💡 Fikir: "All-in-Links"
Amaç: Topluluğun değerli bulduğu kaynakları düzenli bir şekilde bir araya getirerek bilgi dağınıklığını önlemek. Paylaşılan linklerin kategorilere ayrılıp kolay erişilebilir hale getirilmesiyle, herkesin kaliteli kaynaklara hızlıca ulaşmasını sağlamak.
Nasıl Gerçekleşir?
- Katılımcılar faydalı buldukları linkleri belirli formatta paylaşır.
- Moderatörler bu linkleri kontrol ederek konu başlıklarına göre kategorize eder.
- Tüm linkler açık kaynaklı bir GitHub reposunda derlenerek topluluğa sunulur.
- Gerekirse linklerin açıklamaları ve etiketleri eklenerek arama kolaylaştırılır.
- Repo düzenli aralıklarla güncellenir, topluluk katkısıyla büyür.
💡 Fikir: "Doğru Forum Gönderisi"
Amaç: Forumlarda etkili ve saygılı iletişimi sağlayarak, sorunların hızlı ve doğru şekilde çözülmesini desteklemek. Böylece hem bilgi kalitesi artar hem de forum düzeni korunur.
Nasıl Gerçekleşir?
- Başlık kısa, net ve sorunu özetler şekilde seçilir.
- Sorun, arkadaşınıza anlatır gibi açık ve kapsamlı yazılır; kod ve hata mesajları uygun formatta paylaşılır.
- Kullanılan teknoloji ve denenen çözümler belirtilir.
- Sabırlı olunur, acele edilmez; doğru etiketler kullanılır.
- Forum kurallarına uyulur; saygılı ve yapıcı iletişim esas alınır.
- Aynı konu için gereksiz tekrarlar önlenir, tartışmalar kibarca yürütülür.
Discussions
Maybe the goal isn't perfection, but continuous adaptation.
Like evolution - it's not about being perfect, but being better adapted than threats.
It took some time. At first, I didn't really know what to look for. I thought, 'If I get some kind of alert, then it's probably vulnerable.'
So what helped you think like that?
Mostly practice. And reading about real-world hacks. After a while, I started thinking more about how to connect small bugs together to make a bigger impact. One of the best parts is when a company replies like, We already have a protection for this, and I spend a few more hours and send back a way to get around that protection. That feels really good.
What path would you suggest for someone just starting out?
Here's what I'd say: * Start with TryHackMe. It's beginner-friendly and helps you learn the basics. * After a couple of months, move on to Hack The Box. It's harder but great for building your skills. * Then maybe go for a beginner certificate—but not CEH, it's not really useful in practice. * If you're already doing well, go straight for the OSCP. It's tough but worth it.
So there's no quick way to get good at this?
Not really. It takes time, patience, and practice. You can learn tools and tricks quickly, but learning how to think like a hacker takes longer.
Quotes
"The journey you will go through in life will not be easy. You will work hard, and still feel disappointed, will fail, many times, but still, you will try over and over again.
When you fall down, when you're stuck completely, when you're in the darkest place, when you feel like there is no hope, ask yourself. Am I a 1 or a 0? And try harder again - one more time with feelings!"