approved: onaylı

conduct: yönetmek, idare etmek

authorised: yetkili

wide: Geniş

variety: çeşitlilik

approach: yaklaşma

involve: içermek

gathering: toplamak

definitions: tanımlar

remediation: iyileştirme

overlap: çakışmak

determine: belirlemek

Intentionally: bilerek

extensive: yaygın

acronym: kısaltma

interacting: etkileşim

consuming: tüketen

infrastructure: altyapı

attached: eklenmiş

confidential: gizli

aid: yardım

represent: temsil etmek

interfering: müdahale eden

scalability: ölçeklenebilirlik

conceptual: kavramsal

acronyms: kısaltmalar

pointless: anlamsız, yararsız

stack: yığın

restrict: kısıtlama

clues: ipuçlar

intelligence: istihbarat, zeka

for instance: örneğin

initial: ilk, baş

territory: bölge

discreetly: gizlice

attempt: girişim

invasive: istilacı, saldıran

obtain: elde etmek

query: sorgu

trove: hazine

consistency: tutarlılık

assessment: değerlendirme

utilize: faydalanmak

adequate: yeterli

prevent: engel olmak

brief: kısa bilgi

capture: ele geçirmek

assumption: varsayım

demonstrate: göstermek

indicate: belirtmek

accomplish: başarmak

precisely: kesin olarak

destination: hedef

determine: belirlemek

reachable: ulaşılabilir

rows: satırlar

initial: ilk,baş

merged: birleşmiş, karışmış

redistribute: yeniden dağıtmak

compromises: tavizler

adjacencies: komşuluklar, çevre

implement: uygulamak

client: müşteri

policies: politikalar

comprehensive: kapsamlı

denial: inkar, reddetmek

lawn: çim

concern: ilgilendirmek, endişe

confess: itiraf etmek

caveats: uyarılar

allegations: iddialar

initiate: başlatmak

intrusion: izinsiz giriş

prevention: önleme, engelleme

assumption: varsayım

elegant: hoş, şık, zarif

scavenger hunt: search

necessarily: ille de, illa ki, her zaman

current: mevcut, güncel, akım, akıntı

repulse: tiksindirmek

compensation: telafi, tazminat (+ for)

approximately: yaklaşık olarak (roughly)

wholesome: sağlıklı, sağlığa yararlı

attempt: teşebbüs etmek

indication: gösterge

defect: kusur, defo

exceed: aşmak (sınır)

counter: karşı koymak, karşı

objective: hedef, tarafsız

overtly: açık bir şekilde, alenen

assign: tayin etmek, görevlendirmek

reach: ulaşmak

alluring: cezbedici, cazip

previous: önceki

respectively: sırasıyla

treaty: anlaşma

extensive: kapsamlı

reversal: tersine çevirme/dönme

represent: temsil etmek

outside: dış

opportunity: fırsat

penetrate: işlemek, nüfuz etmek, girmek

reiterate: tekrar tekrar söylemek

transmit: iletmek

enthusiasm: heves, coşku

fulfil: ifa etmek, yerine getirmek

drought: kuraklık

improbable: muhtemel olmayan

attribution: atıf (to)

persistent: ısrarcı

removal: taşıma, yok etme

destruction: yıkım, tahribat

familiar with: aşina

nervously: gergin bir şekilde

expect: beklemek, ummak

entitlement: yetkilendirme

rely on: güvenmek, bel bağlamak

pretentious: gösterişli, abartılı

impartial: tarafsız

cohesion: kaynaşma

descendant: torun

sincere: samimi

naive: saf

reputedly: güya, iddiaya göre (allegedly)

spoil: bozmak, şımartmak

unexpectedly: beklenmedik bir şekilde

evade: elinden kaçmak, kurtulmak

equivocally: muğlak bir şekilde

infrequently: seyrek bir şekilde

complete: tamamlamak

response: tepki, cevap

unfavourably: olumsuz bir şekilde

susceptible to: savunmasız

insurance: sigorta

disclose: ifşa etmek, açıklamak

supplement: desteklemek

attainable: ulaşılabilir, başarılabilir

suspiciously: şüpheli bir şekilde

repressive: baskıcı

indifferent umursamaz loosely: gevşek bir şekilde

sensible: mantıklı

inadequacy: yetersizlik

coherent: tutarlı, anlaşılır

aware of: farkında

candidate: aday

desolate: mutsuz, terkedilmiş

defectively: kusurlu bir şekilde

feasible: uygulanabilir

degenerate: yozlaşmak, bozulmak

compliment: iltifat etmek

contain: içermek

partial: kısmi

demand: talep (etmek)

repudiate: aksini iddia etmek, reddetmek

predominant: baskın

persuade: ikna etmek

dispose of: kullanıp atmak

refer to: atfetmek

reputably: ünlü bir şekilde

reduce: azaltmak

useful: faydalı

expenditure: harcama, masraf, gider

consumption: tüketim

conclude: sonuç çıkarmak, sonlandırmak

predictable: tahmin edilebilir

interaction: etkileşim

readily: hemen

surely: elbette

conditional: koşullu, durumsal

outrageously: abartılı bir şekilde (rüküş)

convertible: dönüştürülebilir

nutrient: besleyici madde

expectancy: beklenti

pertinently: uygun bir şekilde

lift: kaldırmak, asansör

dismissal: kovma

precisely: tam olarak

uniformly: tek tip bir şekilde

complacent: rahat

account: hesap

appearance: görünüm

crew: mürettebat

indispensably: vazgeçilmez bir şekilde

agreement: anlaşma

elaborate: ayrıntılandırmak, açıklamak

overcome: üstesinden gelmek

conform to: uymak, uyum sağlamak

commodity: ticari mal

launch: başlatmak, piyasaya sürmek

informative: bilgi verici

compression: sıkıştırma

expansive: kapsamlı, geniş, sohbeti bol

permanence: kalıcılık

vigorously: gayretli bir şekilde

bearable: dayanılabilir

certainty: kesinlik

consultation: danışma

appeal: cazibe, cezbetmek

deception: aldatma

refund: parasını iade etmek

permanent: kalıcı

range from .. to: arasında değişmek

discovery: keşif

amplification: güçlendirme

thoroughly: baştan sona, tamamen

preventive: önleyici

adverse: ters

abolish: yürürlükten kaldırmak

consciously: bilinçli bir şekilde

impressively: etkileyici bir şekilde

create: yaratmak

interfere: araya girmek, müdahale etmek

objection to: itiraz

legitimacy: meşruluk

quantitative: nicel

anticipate: önceden tahmin etmek

distinctly: belirgin bir şekilde

enclose: iliştirmek, ekte yollamak

remedy: çare

sustenance: sürdürme

invest: yatırım yapmak

attractive: çekici

base: temel, dayandırmak

unaccountable: açıklanamaz

order: düzen, sipariş etmek, emretmek

controversial: tartışmalı

investment: yatırım

preservation: koruma

cooperation: iş birliği

graft: doku nakli yapmak

comprehensive: kapsamlı

fill: doldurmak

robust: sağlam, gürbüz, güçlü, sağlıklı

permeate: içine sızmak, nüfuz etmek

wastefully: savurgan bir şekilde

separate: ayırmak, ayrı

unstable: istikrarsız

rightly: haklı olarak

outrageous: cüretkâr, çirkince, abartılı

already: zaten, çoktan

entire: tüm

vulnerable to: savunmasız, hassas

assumption: varsayım

boastful: böbürlenen

reluctantly: isteksiz bir şekilde

frequent: sık

react to: tepki göstermek

principally: temelde, esasen

locate: yerini belirlemek

include içermek abuse: istismar etmek, kötüye kullanmak

apparent: açık, belli, bariz

brutally: acımasızca

sustain: sürdürmek

inversion: tersine çevirme

present: mevcut, hediye, sunmak

treat: davranmak, tedavi etmek

expression: ifade

exhale: nefes vermek (inhale)

dismay: mutsuz etmek

conditionally: koşullu olarak

significantly: önemli ölçüde

correlate: ilişkilendirmek

corruption: rüşvet, yolsuzluk

promptly: derhal, hemen

framework: çerçeve

abolition: yürürlükten kaldırma

untamed: yabani

hesitation: tereddüt, duraksama

endearingly: sevimli bir şekilde

upheaval: isyan, ayaklanma

entice: ayartmak

daringly: cesurca

refusal: reddetme

conclusion: sonuç

remove: yok etmek, ortadan kaldırmak

discredit: gözden düşmek

unreliable: güvenilmez

issue: konu, sorun, sayı

injudicious: mantıksız

recommendation: tavsiye, öneri

substance: madde

exemplary: örnek niteliğinde

properly: düzgün bir şekilde

Kalıplar:

hassle-free: sorunsuz

lead to: sebep olmak, neden olmak

bring about: neden olmak

account for: oluşturmak

stem from: den kaynaklanmak

end up with: ile neticelenmek

figure out: keşfetmek, çözmek

rely on: bel bağlamak, güvenmek

come up with: (çözüm) bulmak

carry out: yapmak, yürütmek

break out: patlak vermek

make up: oluşturmak

put off: ertelemek

find out: öğrenmek, bulmak

make out: bir şeyi anlayabilmek

put up with: tahammül etmek

make up for: telafi etmek

take over: ele geçirmek

break down: bozulmak, parçalanmak

pull through: iyileşmek

deal with: ile ilgilenmek

put out: söndürmek

set out: yola çıkmak

set up: kurmak

take up: zaman almak,yer kaplamak

give up: bırakmak, vazgeçmek

hold up: geciktirmek

turn down: reddetmek, sesini kısmak

break into: zorla soygun amacıyla girmek

settle down: yerleşmek

come across: karşı karşıya gelmek

get off: araçtan inmek

keep up: devam etmek

keep up with: -e ayak uydurmak

put down: isyan vb. bastırmak

put through: telefon bağlamak