Hızlı okuma teknikleri hakkında sıkça duyduğumuz birçok yöntem mevcuttur. Ancak aslında tek bir temel teknik bulunmaktadır: kelimelere değil, boşluklara odaklanmak.

Metin kümesini ele alalım: "Ali ata bak." Normalde odaklanılan elemanlar: "Ali, ata, bak" Ancak asıl odaklanmamız gereken şey boşluklardır: " "

Bildiğimiz gibi, "{}" sembolü boş küme anlamına gelir ve bu da demektir ki okuma yaparken metin denilen kelime kümelerinin elemanlarına değil boşluklara, yani boşluk kümelerine odaklanmak gerekir. Kelimeler, metin denilen kümenin birer elemanıdır.

"Ali ata bak" cümlesini okurken "Ali, ata ve bak" kelimelerini okumak anlamsızdır. Bu, hem göz kaslarını gereksiz yere yorar hem de zaman kaybına neden olur. Boşluğa bakmak ise gözü yormaz, aksine rahatlatır. Bu nedenle, gözlerini yoran kişiler genellikle gökyüzüne bakarlar. Üstelik, bildiğimiz kelimeleri okumak da anlamsız bir çabadır çünkü okuduğumuz kelimelerin hemen hemen hepsi zaten hafızamızda yer alır. Zihnimiz bilinen kelimeleri anında fark eder, fakat kelimelere odaklanmak zihni yavaşlatır.

Göz kaslarının yorulmaması ve zaman kaybını önlemek için boşluk kümelerine, yani kelime aralarındaki boşluklara bakmak gerekmektedir. İşte tüm teknik bu kadar basittir.

Olayı bir de farklı bir boyutta ele alalım: Zihnimiz, boşlukların sağ ve sol tarafındaki kelimeleri otomatik olarak algılayabiliyor. Ancak bu farkındalığı genellikle geliştirmemiş olduğumuz için, kelimelere odaklanma alışkanlığıyla hareket etmeye devam ediyoruz. Boşluklara odaklanmak da bir alışkanlık gerektiriyor. Metinleri okurken kelimelere bakma alışkanlığından kurtulup boşluklara bakma alışkanlığı kazandığımızda, göz kaslarımızı gereksiz yere zorladığımızı fark ediyoruz.

Unutulmamalıdır ki, okuma eylemini göz değil zihin gerçekleştirir. Gözler sadece bir direksiyon görevi görür, gemiyi yürüten geminin direksiyonu değildir. Direksiyon sadece geminin yönünü değiştirir. Bu noktada gözler okuma eylemi için sadece bir yönlendirme aracıdır.

Boşluklara odaklanarak okumaya başlandığında okuma hızının büyük ölçüde arttığını gözlemlediğimizde, aklımıza şu sorgulama gelir ve bu sorgulama da okuma hızının ivmesini engeller: "Okuduğumu anladım mı?"

Zihnimiz hem "okuma" görevini hem de "sorgu" görevini aynı anda yapamaz çünkü bu iki eylem aynı anda gerçekleştiğinde biri bloke olur. Bir metni hem okuyup hem de anladım mı diye sorgulamamak gerekir. Okuma hızının aniden arttığının farkındalığıyla gelen "hayret" duygusu, "nasıl yani" sorgusunu tetikler. Bu da "okuduğumu anladım mı" merakını ortaya çıkarır.

Zihnin aynı anda iki aktif işi yapamayacağının en basit testi şöyle yapılabilir:

İş: Şarkı söylemek

İş: 1'den 20'ye kadar saymak

Bilinçli olarak 1. işi yaparken aynı anda 2. işi yapamayız. Yani şarkı söylerken sayı sayamayız. Mutlaka bir tanesini bir an için duraklatmamız gerekir. Çünkü aktif işler olduğu için hem şarkı söyleyip hem de sayı sayamıyoruz. Dolayısıyla, aynı anda hem kelime okuyup hem de "okuduğumu anladım mı" sorusunu sormak veya bu sorunun yanıtını vermek mümkün değildir.

Bugüne kadar yavaşça okuduğumuzu anlayabildiğimize defalarca şahit olduk, bu yüzden hızlıca okuduğumuza şaşırmamamız gerekmektedir. Ancak ilk denemelerde şaşkınlık hissinin ortaya çıkması normaldir. Çünkü bir alışkanlığın etkisinden kurtulmak şaşkınlık verir. Ayrıca normalde, yani alışılageldik şekilde okurken kimse okudum mu diye kendi kendine sormaz. Yani kendi aktif bilincine yeni bir aktif görev yüklemez. Okuma eylemi aktif bir eylem olduğu gibi, sorgulama/soru sorma da yine aktif bir zihin eylemidir. Zihin aynı anda iki aktif işi yapamaz. Bir iş, diğer aktif işi bloke eder. Zihnimize "okuma işi" yaptırırken "sorgulama işi" yapmaya başlamak, okuma işini bloke eder.

Zihnin işleyişindeki farklılık bilinçlik halinden kaynaklanır. Yani bilinçsizken zihnimiz aynı anda birçok iş yapabilir. Örneğin, bazen kitap okurken gözlerimiz sayfadaki kelimeleri okumaya devam eder, ancak biz bu sırada hayallere dalabiliriz. Ancak aktif bilincimiz sayfada değil hayallerde olduğu için, sayfalarca kelimeyi okumuş olsak bile okuduğumuzu anlamayız. Çünkü dikkatimiz zihnimizin başka bir alanında olur. Yani hem hayal kurabilen hem de kelimeleri okuyabilen bir zihne sahibiz, ancak bu iki işi aynı anda gerçekleştirebilme kabiliyeti irademizde değildir.